Atatürk ve Türk Polisi
Atatürk ve Türk Polisi
Polis, kanun adamıdır. Ona her zaman saygı göstermeli ve itaat etmelidir.
Polis, asker kadar disiplinli, hukukçu kadar hukuk adamı, bir anne kadar şefkatli olmalıdır. 1934
Herkesin polisi kendi vicdanıdır, fakat polis vicdanı olmayanların karşısındadır. 1929
Cumhuriyetin
10 uncu kuruluş yıldönümünde yapılan görkemli törenlere katılmak üzere
İstanbul Emniyet Müdürlüğünce 100 kişilik bir polis birliği hazırlandı.
Emniyet Müdürü Ekrem Şerif beyin büyük bir emek ve çaba harcayarak
törene hazır hale getirdiği bu nadide birlik, Ankara daki kutlamalara
katıldı. Özel olarak hazırlanan bu polis birliği 29 Ekim 1933 tarihinde
yapılan resmi geçitte tüm seyredenler gibi Mustafa Kemal Atatürk ün de
takdir ve hayranlığını kazandı.
Büyük Gazi; o
gün Polis ve Jandarma birlikleri hakkındaki takdir ve övgülerini
açıkladı. "Dün sizin hali tavrınızda..." diye başlayan bu söylemdeki
"dün" her gün olabilirdi. Bu söylem polis için bir övünç vesilesi idi.
Atatürk ün bu övünç ve takdir dolu sözleri söylemesi, söylenmek için
söylenmemişti. Dünya siyasetinin yetiştirdiği en büyük şahsiyetlerden
ilki olan Önder, Polis ve Jandarma teşkilatlarının ülkenin olmazsa
olmazlarından olduğunu çok iyi biliyordu. Bundan dolayı da her iki
teşkilatın; bilhassa Polis Teşkilatının çağdaş yöntemlerle idare
edilmesini ve çağdaş bilgilerle donanmış polislerle yenileştirilmesini
istiyordu. Bu amaçla, Çankaya köşkünde bir akşam toplantısı tertip
ederek yönetici ve bilim adamlarının konu ile ilgili görüşlerini almak
istedi. Çağdaş polislerin yetiştirilmesi için yeni polis okullarının
açılmasına ve polis amirlerinin iyi bir eğitim veren bir okulda
yetiştirilmeleri fikrine ilk tepki İçişleri Bakanından geldi. Ancak,
İçişleri Bakanının tepkisi bu uygulamaya gerek olmadığı savıyla değil,
ekonomik sebeplerden dolayı, "Polise mahsus ilk, orta ve yüksek öğretim
kurumlarının oluşturulması ve illerde teknik bürolar ve sosyal
tesisler açılması bu fakir bütçemizle şimdilik mümkün değildir, bir
müddet daha alışıla gelmiş şekilde polis memuru alımına devam etmekte
yarar vardır" şeklinde oldu. Toplantıya katılanların çoğunluğu da bu
düşünceye katıldılar.
Alışıla
gelmiş usul; diğer bazı devlet dairelerinde de olduğu gibi o zamanki
Ankara nın meşhur İtfaiye Meydanı ve etrafındaki kahvehane ve
hanlardan memur adayı toplanırdı. Memur olma niteliklerine sahip
olanlar burada bulunur ve herhangi bir memurluk talebi için beklerlerdi.
O zamanki şartlarda memur olabilmenin niteliği ilkokul mezunu veya
okur-yazar olmak, askerliğini yapmış olmak ve herhangi bir sakatlığı
bulunmamaktı. Polis olmak içinse bunlara ilaveten gösterişli olmak da
gerekiyordu. Polis aday adayı eğer siyasi polis olarak
görevlendirilecek ise yüzünde şark çıbanı izlerinin bulunmaması önem
arz ediyordu.
İçişleri Bakanının, ekonomist düşünceyle ortaya sürdüğü haklı
gerekçelerin diğer katılımcılar tarafından da kabul görmesine karşılık,
Atatürk polisin eğitilmesi konusunda çok kararlıydı. Ona göre; Ülkenin
iç güvenliğinin, huzur ve asayişinin sağlanması ve bunun devamlılık
arz etmesi çok önemli idi.
İçişleri
Bakanından polis aday adaylarını nasıl seçtiğini sordu. Polis aday
adaylarını seçme yöntemini öğrendikten sonra davetlilerden de başkaca
bir öneri gelmemesi üzerine Atatürk, yaverini çağırttı. "İtfaiye
meydanında polis olabilecek vasıfta bir şahıs al, getir" dedi. Verilen
emir kısa sürede yerine getirilerek Atatürk ün emirleri doğrultusunda
polis olabilecek nitelikte bir şahıs huzuruna getirildi.
Mustafa
Kemal Atatürk getirilen şahsa adını, memleketini ve askerliğini yapıp
yapmadığını sordu. Gerekli cevapları aldıktan sonra, tekrar yaverini
çağırarak şarjörü ile birlikte bir tüfek getirmesini emretti. Tüfek
getirildiğinde, "Tüfeği Harput lu Fikri ye verin" dedi. Tüfeği alan
Fikri ye de "Tüfeği doldur" diye emretti. Atatürk ün kesin emri
doğrultusunda tüfeği dolduran Fikri ye bu sefer "tavana ateş et” emrini
verdi. Emri alan Fikri hiç tereddüt etmeden tavana beş el ateş etti.
Tüfekteki mermiler bitince Atatürk ün emrini bekleyen Fikri yi "dışarı
çık" diyerek odadan çıkarttı.
Harput lu
Fikri dışarı çıktıktan sonra Atatürk ün bizzat yanına aldığı ve
polisliğini takdir ettiği polis memuru Ragıp efendiyi yanına çağırttı.
Karşısında saygılı bir şekilde emir vermesini bekleyen Ragıp efendiye
hitaben "Ragıp, tabancan dolu mu?"deyince "Emrederseniz doldurayım
Paşam" cevabını aldı. Atatürk ün "Doldur ve tavana ateş et"emrini alan
polis memuru Ragıp efendi önce Atatürk e, sonra diğer davetlilere teker
teker baktıktan sonra tekrar Atatürk e dönerek; "Emriniz baş üstüne
Paşam ama, sebebini öğrenebilir miyim?" diye karşı soru sorunca
Atatürk, "Çıkabilirsin Ragıp efendi" diyerek onu da odadan çıkarttı.
Polis memuru
Ragıp efendi odayı terk ettikten sonra İçişleri Bakanına dönen
Atatürk, "Şükrü bey, ilk gelen Harput lu Fikri ye seni vurmasını
söylesem vurur muydu?" şeklinde bir soru yönelttiğinde Şükrü bey hiç
tereddüt etmeden "Vururdu" diye cevap verdi. Aldığı cevap karşısında
yüzü aydınlanmaya başlayan Atatürk tekrar sordu; "Ragıp efendiye seni
vurmasını söylesem vurur muydu?" deyince yine aynı kararlılıkla
"Vurmazdı paşam" diye cevap verdi.
İstediği ve
toplantıda bulunanları eğitici cevapları aldıktan ve onlara uygulamalı
olarak bir ders verdikten sonra tekrar Şükrü beye hitaben "O halde
kolları sıva, Polis Kolejini, Polis Enstitüsünü aç. Bu müesseselere en
iyi ve en değerli hocaları temin et"diye kesin emrini verdi.
Türk Polisine
Dün sizin hali
tavrınızdaki mertli ve erkeklik, yürüyüşünüzdeki intizam ve ciddiyet
size olan haklı itimadı kuvvetlendirdi ve herkesi memnun etti. Çünkü
herkes biliyor ki ve bilmelidir ki, Polis ve Jandarma Kuvvetleri
vatandaşlara huzur ve sükun temin eden Cumhuriyetin kanunlarına ve
medeniyet düşmanlarına karşı kullandığı bir kalkandır. Binaenaleyh
Cumhuriyetinkanunlarına ve memleketin huzur ve asayişine karşı
gelebilecek ve vatandaşların hürriyetine tecavüz edebilecek her şeririn
kafası behemahal bu kalkana çarpmalı ve parçalanmalıdır.
Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal